17. yüzyılın ilk yarısında İstanbullu zengin ailenin uçarı delikanlısı, dönemi şartlarında ziyaret etmesi zor olan coğrafyaları keşfetmek için gemileri yakıp, kırk küsur yıl sürecek seyahate çıkar. Evliya Çelebi; bu yazımızın konusu.
Asıl adı Derviş Mehmed Zillî olan Evliya Çelebi’nin babası kuyumcu olup, saray kuyumcubaşılığı görevinde bulunmuştur. Ailesi aslen Kütahyalıdır. Çelebi geleneksel Osmanlı eğitimine uygun olarak mahalle mektebi, medrese ve Enderun’da öğrenim görmüştür. Çelebi; Arapça, Farsça Rumca ve Latinceyi öğrenmiş bu arada da hafızlık eğitimini tamamlamıştır.
30 yaşına kadar anne babasının geleneksel tutumlarından dolayı zihninde hep hayalini kurduğu seyahat planlarını bir türlü gerçekleştiremeyen Çelebi; 10 yıl önce gördüğü rüyanın da heyecanıyla babasının iznini de almadan yola çıkmıştır. Bursa; Evliya Çelebi’nin ilk yol güzergahıdır. Çelebinin babası; oğlu kimseye haber vermeden ortadan kaybolduğu için istiareye yatar. Oğlunun Bursa’da olduğu rüyasında kendisine haber verilir. Çıktığı bu maceralı yolculuğun sonu yine İstanbul’dur. Babasının rüyasından habersiz Evliya Çelebi evine döndüğünde, babası tarafından; “Hoş geldin Bursa Fatihi” diyerek karşılanır. Böylece ilk seyahat macerasını gerçekleştiren Evliya Çelebi, bundan sonraki seyahatlerinde babasının desteğini almış olur.
Evliya Çelebi seyahatlerine başlamadan on yıl önce, Rüyâ-ı Sâliha olarak yorumlanan bir rüya görmüştür. Gelelim; o herkes tarafından bilinen meşhur Evliya Çelebi rüyasına. 27 Nisan 1630 ( 10 Muharrem 1040) tarihinde yani aşure gecesinde, yakaza halinde (uyku ile uyanıklık hali) iken Evliya Çelebi’nin rüyası başlar. Eminönü’ndeki Ahi Çelebi Camisinin kapısı açılır. Hz. Muhammed (sav), Aşere-i Mübeşşere, Dört Halife, Bilal-i Habeşi ve Veysel Karani’yi gören Çelebinin nutku tutulur. Sahabeden Sad Bin Ebu Vakkas, Çelebi’ye yardımcı olup, Hz. Peygamber (sav)’e nasıl davranması gerektiğini öğretir. Evliya Çelebi heyecana kapılır ve Hz Muhammed (sav)’den şefaat talep edecekken, seyahat ister. Çelebi rüyasında Hz. Muhammed (sav) tarafından şefaat, seyahat ve ziyaretle müjdelenir.
Evliya Çelebi tarafından rüyâ-ı sâliha (salih rüya) olarak aktarılan rüya; Tarih bilimi açısından farklı yorumlanabilir. Osmanlı Tarihinde yazılan eserlerin, neden yazıldığını anlatma şekline; Sebeb-i Telif (Yazma Sebebi) denir. Otuz yaşına kadar hayallerini gerçekleştirememiş zengin ve mutassıp İstanbullu ailenin oğlu Evliya Çelebi, hareket planını ebeveynlerine karşı sağlama almak ve seyahatnamesini neden yazdığını kanıtlamak istemiş olabilir.
Allahualem diyoruz ve yazımızı beğendiyseniz Evliya Çelebi Seyahatnamesi yazılarımıza devam etmek için yorumlarınızı bekliyoruz.
Bir yanıt yazın